‘Az gören ve görme engelli tanımları ayrıştırılmalı’
Engelsiz Yaşama Derneği (Ey-Der) Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Gürsoy, yasal olarak kör kabul edilen bireylerin çok azının görme gücünden tamamıyla yoksun olduğunu belirterek, “Ailelerin ve eğitimcilerin, çocuğun ışık algısı çok az da olsa yaşamını bağımsız bir birey olarak sürdürebileceğine inanması ve onu desteklemesi gerekiyor” dedi.
Ey-Der Yönetim Kurulu Başkanı ve Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Uzmanı Gürsoy, derneklerinin, Türkiye’de engellilerin toplumsal entegrasyonunu sağlamak için konuyla ilgili farkındalık yaratmayı amaçladığını, toplumsal bilgi ve bilinç düzeyini arttıracak önemli çalışmalara katkı sunduğunu belirtti.
Aynı zamanda az görenlere ve gelişim ayrımı, yaş sınırı olmadan bütün çocuklara bireysel danışmanlık ve rehabilitasyon eğitimi verdiklerini dile getiren Gürsoy, Türkiye’de az gören kavramıyla ilgili gerekli yasal düzenlemelerin bulunmadığını, az gören ve görme engelli tanımlarının ayrıştırılması gerektiğini bildirdi.
Gerekli tüm düzeltmelerden sonra iyi gören gözündeki görme keskinliği 20/200 ya da görme alanı 20 dereceden az olan kişilere “kör”, görme keskinliği 20/70 ile 20/200 arasında olan kişilere de “az gören” denildiğini ifade eden Gürsoy, “Yasal olarak kör kabul edilen bireylerin çok azı görme gücünden tamamıyla yoksun. Bu bireylerin büyük çoğunluğu görme gücünden çeşitli oranlarda yararlanabiliyor” dedi.
-“Dünyada körlük 2020 yılında 75 milyona yükselecek”
Okuma-yazma, bağımsız hareket edebilme, öz bakım, gibi temel yaşam becerilerini gerçekleştirmede zorluk çeken bireylere “az gören”, hiçbir şekilde ışık algısı dahi olmayan kişilere de “total kör” tanısı konulduğunu hatırlatan Gürsoy, “Tüm dünyada 45 milyon total kör bulunuyor. Bunun yanı sıra 135 milyon az gören vardır. Dünyada körlüğün 2020 yılında 75 milyona yükseleceği hesaplanıyor. BM’nin çabasıyla körlüğün aynı zamanlarda 25 milyona indirilmesi öngörülüyor. Dünyadaki körlüğün yüzda 60’ı tedavi edilebilir, yüzde 20’si ise önlenebilir durum” diye konuştu.
Tüm dünyada “total kör” ve “az gören” tanımlarının yasal olarak ayrıldığını ifade eden Gürsoy, az gören ve görmeyenler için eğitsel, sosyal, toplumsal, siyasal ve ekonomik düzenlemeler yapılarak yaşama tam entegrasyonlarının sağlandığını söyledi.
-“Bütün kurumların uyum içerisinde çalışması önemli”
Dünyada yapılan bu düzenlemelerin görmeyen ve az gören bireylerin hayatını kolaylaştırdığını, bağımsız bireyler olarak yaşamalarını sağladığını belirten Gürsoy, yapılan uygulamaların, Türkiye’de yaygınlaştırılması için öncelikli olarak konuyla ilgili toplumsal farkındalığın arttırılması gerektiğini vurguladı.
Bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmesi gereken az gören olgusunun önemli bir bölümünü eğitim ve rehabilitasyonun oluşturduğunu dile getiren Gürsoy, şunları kaydetti:
“Az gören çocuklara doğru ve erken tanı konması, ailelerin bu konuda bilinç kazanması ve rehabilitasyon sürecine olabilecek en kısa zamanda başlanması gerekiyor. Kaynaştırma eğitiminin bilinçli ve donanımlı olarak uygulanır hale getirilmesi, bu konuda alana hizmet eden bütün kurumların uyum içerisinde çalışması da önem arz ediyor.
Ailelerin ve eğitimcilerin çocuğun ışık algısı çok az da olsa, yaşamını bağımsız bir birey olarak sürdürebileceğine inanması ve onu desteklemesi gerekiyor.”
Kaynak : http://www.timeturk.com/tr/2014/02/10/az-goren-ve-gorme-engelli-tanimlari-ayristirilmali.html